Cin Deligi ya da Plutonium magarası

Plutonium magarası ve ölüm
Cin Deligi ya da Plutonium magarası

Pamukkale’deki Hierapolis Antik Kenti’nin en çok ilgi çeken köşelerinden birisi Cin Deliği olarak da bilinen Plutonium ya da Plutonion Mağarası. Yakın yıllarda keşfedilen bu mağara binlerce yıldır anlatılagelen ürkütücü bir öykünün de sahibi.

Antik Çağ inanışına göre ölüler, Hades’in ülkesine yani Ölüler Diyarı’na giderlerdi. Buraya varabilmek için ise büyük bir nehri geçmek gerekiyordu. Bundan sonra Ölüler Ülkesi’ne varılır ve ruhlar huzura kavuşurdu. Ölüler Ülkesi’ne geçişi sağlayan en önemli kapı ise bugün Cin Deliği olarak da adlandırılan Plutonion Mağarasıydı. Yani ölüler bu kapıdan geçerek Hades’in Ülkesi’ne
varırlardı.

Bu inanışla ölülerinin ağzına para yerleştiren Antik Çağ insanları, böylece kayıkçı Charon’un (Kharon) ölülerini nehirden geçirteceğine inanırlardı. Burası aynı zamanda adak yeri olarak kullanılırdı. Yeraltı Tanrısı’na kurban edilecek boğa bu mağaranın ağzından içeri sokulurdu. Aslında bir fay kırığının ağzında duran bu mağaradan termal suyun karbondioksiti, yani zehirli gazları çıkıyor.

Bu nedenle de yaklaşıp soluyan insanlar kadar mağaranın ağzında uçan kuşlar için de ölümcül tehlikeler doğuruyor. Deniz kabuğu motifli bir mermer nişin örtüğü mağaranın ağzından, geçmişte yeraltı kaynaklarının sesinin duyulduğuna da inanılıyordu. Bugün gaz çıkışı kapatılmış olan mağara, efsanesi nedeniyle kent ziyaretçilerinin ilgi odağı oluyor.

İki bin yıl önce anlatmıştı

Antik Çağ coğrafyacısı Strabon iki bin yıl önce yazdığı Geographica adlı kitabında Plutonion Mağarası’ndaki gizemi şöyle anlatıyordu:

“...Burası o kadar yoğun ve puslu bir buharla doludur ki insan zemini zorlukla görebilir. Parmaklığın çevresine yaklaşan herhangi bir kimse için hava zararsızdır, çünkü sakin havada buhar dışarı çıkmaz; fakat parmaklıktan içeri geçen herhangi bir hayvan derhal ölür. Ben içeriye güvercinler attım, hemen öldüler. Fakat hadım olan Galler (Kybele Rahipleri) içeriye rahatlıkla girer, çukura yaklaşır, aşağıya sarkar, hatta nefeslerini tutarak bu sayede (ben onların yüzlerinde kusacaklarmış gibi bir ifade gördüm) belirli bir derinliğe kadar inerler. Bunlar gibi hadım edilmiş olmak veya tapınağın çevresinde yaşamak yada tanrısal bir güce mazhariyet veya da buhara karşı panzehir olarak kullanılan belirli fiziksel güçlere sahip olmak, acaba bu bağışıklığın nedeni olabilir mi?"

Yorumlar