Cam ve camın tarihi hakkında enteresan bilgiler

camın tarihi

Su içtiğimiz bardak, karşısına geçip kendimize baktığımız ayna, evlerimizin pencereleri ya da kapıdaki nazar boncuğu… Farklı farklı suretlerde karşımıza çıksa da hepsinin ana malzemesi cam aslında. Peki, günlük hayatta bu kadar elimizin altında olan bu malzeme ilk kez nasıl yapıldı dersiniz?

İnsan eliyle üretilmiş ilk yapay madde sayılan camın tarihi MÖ 3.500’e dayanıyor. Arkeolojik araştırmalar bazı cam boncukların MÖ 3. binin sonlarına doğru Mezopotamya’da Sümer yerleşimlerinde, ilk cam kapların da MÖ 2. binin ortalarına doğru Hurri-Mitanni bölgesinde varolduğunu gösteriyor.

Erken Dönem camları, kralların himayesindeki atölyelerde seçkin ustalar tarafından üretilirken Roma Dönemi’nde cam, bir endüstri kolu haline geliyor. Bu dönemde cam değerli taşlara alternatif olarak üretildiği için şeffaf değil renkli olarak işleniyor.

2. binin ortalarına tarihlenen cam kaplar, sıcak camın iç kalıplama yöntemiyle biçimlendirilmesi sonucu elde edilmiş. Bu kaplar daha çok ritüel amaçlı olarak törenlerde kullanılmış.

Aynı dönemde cam buluntusu veren bir başka yerleşim Mısır. MÖ 1. binden itibaren camın kullanıldığını gösteren buluntular olmakla birlikte, camın ilk kez büyük ölçekte kullanılması ise Fenike’de oluyor. Burada cam, fildişi üzerine kakma tekniğiyle üretiliyor.

Helenistik Dönem ve cam

Camın bir inşaat malzemesi olarak kullanımı ise epey sonraya rastlıyor. Mimaride pencere camının kullanımının henüz kesin bir tarihi belgesi olmamakla birlikte, ele geçen bilgiler, bu malzemenin ilk olarak Roma İmparatorluğu’nda kullanıldığını gösteriyor. MÖ 60 yıllarına tarihlenen Pompei evlerinin pencerelerinde camdan yapılmış levhalar var. Roma İmparatorluğu Dönemi’nde pencere camları sivil mimaride nadiren kullanılmış. Pencere camları genellikle hamamlar gibi kamusal alanlarda, gün ışığından faydalanmanın gerekli olduğu yerlerde kullanılmış. Helenistik Dönem’e baktığımızda cam üreten başlıca iki önemli merkez olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki, Suriye’nin sahil şeridinde bulunan şehirler, diğeri ise Mısır Ptolema Krallığı’nın başkenti İskenderiye.

İskenderiye camları

Cam, tıp bilimi için de çok önemli. Özellikle ilaçların muhafazasında… Suriye’de iç kalıplama yöntemiyle üretilmiş geleneksel merhem şişelerinin üretimine MÖ 1. yüzyıla kadar devam edildiğini görüyoruz. Bunlara ek olarak, yine kalıplama yöntemiyle oldukça çok sayıda kase üretilmiş. Kaseler çoğunlukla çizgi ve yiv bezeli. Daha geç dönemlerde ise, yumrularla veya kısa kaburgalarla da bezenmişler. İskenderiye’de üretilmiş olan cam eserler ise, daha gelişmiş bir teknikle yapılmış. Kalıplama yöntemiyle üretilmiş ve kesme yöntemiyle bezenmiş bu kapların sanatsal yönleri de ağır basıyor. Bu dönemde İskenderiyeli cam ustaları mozaik üretebilecek ve iki cam tabaka arasına altından yapılmış bir levha koyabilecek ustalığa ve bilgiye sahiptiler.

Tüm bu eserler, Kanosa Grubu olarak bilinen ve MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilebilecek cam sofra takımları ile temsil ediliyor. Bunların, antik cam üreticileri tarafından planlanarak, tam set halinde üretilmiş ilk yemek takımları olduğu iddia edilir. Suriye ve İskenderiye kaynaklı cam eşyalar, her ne kadar, İtalya, Güney Rusya ve Küçük Asya’yı içine alan geniş bir alan üzerine yayılmışlarsa da, üretimleri oldukça emek ve masraf gerektirdiği için, diğer ürünlerle kıyaslandıklarında her zaman daha kıt ve pahalı mallar olarak kalmış. Üretimleri de, etkin Yunan şehirlerinin zengin mensuplarının veya Helenistik Dönem kral ailelerinin himayesinde sürmüş.

İÇ KALIPLAMA YÖNTEMİ VE ASUR SARAYLARI

İç kalıplama yöntemi cam tarihinde önemli bir üretim biçimi. Kalıplama yöntemiyle üretilmiş en önemli ve en kalabalık buluntu grubu ise Nimrud’da bulunan Asur saraylarından ele geçirilmiş. Filistin Megido’da bu derecede mükemmel işçiliğe sahip olmasalar da, birkaç cam kozmetik paleti bulunmuş. İç kalıplama yöntemi, bilinen en eski cam üretim yöntemidir. Metal bir çubuğun ucuna şekillendirilerek tutturulmuş kil bir çekirdeğin üzerine eritilmiş cam dökülerek küçük kaplar üretilir. Cama istenilen şekil verildikten sonra, metal çubuk çıkarılır ve kap soğumaya bırakılır. Kap soğuduktan sonra kilden yapılmış çekirdek kalıp kazılarak yok edilir.

Roma Dönemi ve camın endüstriye dönüşmesi

Eğer camın bir endüstri malzemesi olduğu bir dönemden bahsedeceksek bu şüphesiz Roma Dönemi olur. Helenistik Dönem’in cam üreticilerinden alınan ilham ve tecrübe ile kurulan Roma Dönemi cam sanatı ve endüstrisinin zamanla gelişerek bağımsız, yeniliklere açık ve camcılık sanatını Batı Avrupa yerleşimlerine tanıtan bir endüstri haline dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Cam, bu endüstrinin gelişmesiyle bağlantılı olarak ilk defa daha ucuza ve büyük miktarlarda üretilmeye başlanmış. Endüstriye hız kazandıran kuvvet ise cam üfleme tekniğinin bulunmuş olması. Bu teknik camı artık lüks bir malzeme olmaktan çıkarıp yaygın olarak kullanılan bir metaya dönüştürmüş.

Romalılar, özellikle İmparator Augustus zamanından itibaren camı bir mimari malzeme olarak görüp, dış cephelerde kullanmaya başlamış. Yani, camın pencere olarak ilk kullanımı Roma İmparatorluğu Dönemi’ne denk geliyor. Tarihçilerden bazıları aynanın da ilk kez bu dönemde kullanıldığını söylüyor ama bildiğimiz manada aynaya benzer parçaların Antik Mısır’da da bulunduğunu gösteren kalıntılar var. Tabi Romalılarınki daha parlak ve görüntüyü daha net yansıtıyor. Cam mozaikler, panolar ve pencere camları, cam şişelerle birlikte yaygın olarak kullanılmışlardır Roma İmparatorluğu’nda. Romalılar bugün çok doğal kabul edilen camın, tüm çeşitlerini üretmişler, tıpkı bizim gibi camı hayatın her alanında kullanmışlar. Sofra takımları, laboratuvar malzemeleri, aydınlatma fenerleri ve kavanozlar…

Bu çeşitliliğe bakarak, Romalıların her tür yeniliğe hevesli olduklarını söylemek mümkün. Bu heves ve merak ustaların mahareti ile birleşince, henüz gelişmeye başlamış olan cam endüstrisinin çok başarılı bir sanata dönüşmesine neden olmuş. Roma, camı hem sanatsal hem de endüstriyel bir ürün olarak muazzam şekilde kullanmış.

Roma İmparatorluğu Dönemi’nde üretilmiş en önemli tarihi eserlerden biri de Kraliyet ailesi için özel üretilmiş Portland Vazosu ve Geç Roma Dönemi’ne ait Strasbourg Kabı.

Roma İmparatorluğu Dönemi’nde cam endüstrisi o kadar ilerlemişti ki, günlük kullanım için fabrika benzeri üretim sahaları, sanatsal üretimler için de küçük atölyeler oluşturulmuştu. Yani, o dönem günümüz cam üretme biçimlerine çok benziyordu.

Camın keşfi insanoğlunun en büyük buluşlarından biri. Ve ne tuhaftır ki cam insanoğlunun duygularına, kalplerine de çok benziyor. Bir kırıldı mı, bir daha kolay kolay onarılamıyor...

Yorumlar